Makyaj tarihi milattan binlerce yıl öncesine kadar gitmektedir. Mısır ve Asur uygarlıklarından itibaren görülmektedir. Mısır duvar resimlerinde figürlerin yüzlerinin hep makyajlı, boyalı olarak çizildiği dikkatleri çekmektedir.Eski Mısır krallarının da yüzlerinin ve gözlerinin makyajlı olduğu yazıtlarda ve resimlerde görülmektedir. Mısır’da özel törenlerde kral ve rahiplerin özel olarak yüzlerini boyadığı, tören makyajı yaptıkları bilinmektedir.Eski Mısırda özellikle gözleri belirginleştirmek için sürme çekilmesi günümüze kadar gelen bir uygulamadır.Ayrıca savaşlarda kamuflaj amaçlı makyaj yapıldığı da ortadadır. Eski çağlarda savaşlara hazırlık törenlerinde ve savaşa gidilirken erkeklerin yüzlerini çeşitli bitkilerden elde edilen boyalarla boyadıkları bilinmektedir.Gene bu çağlarda dini törenlerde büyücü rahiplerinde yüz boyaları dikkat çekicidir.
Zaman ilerledikçe makyaj genelde kadınların yaptığı ve güzelleşmek için uyguladıkları bir işlem haline gelir.Yanakları ve dudakları renklendirmenin daha sağlıklı bir görünüm kazandırdığı keşfedilir ve uygulanmaya başlar. Boyalar bitkilerden elde edilen boyalardır.Yüzü beyazlaştırmak için kullanılan pudralar yaygınlaşmış, gözlere sürmeler çekilmiştir.Mısır kraliçesi Kleopatra en eski bilinen güzelliğine düşkün, makyaja meraklı kadınlardan biridir.
10.yüzyıl civarında genelde kadınların kullandıkları makyaj malzemelerini erkeklerde kullanmaya başlar. Güzellik anlayışı değişmiştir.Tek tip makyaj moda olmuştur.Yüzler beyaza boyanır, peruklar takılır ve özellikle yanaklar ve dudaklar belirginleştirilir. Bu asiller arasında yaygın olarak kullanılmıştır.Sarayda kral ve çevresinin erkek ve kadınların yüzlerinde bu makyajla gezdiği bilinmektedir.Bu dönemde makyajın yanı sıra büyük peruklar da modadır.Özellikle davetlerde ve partilerde beyaza boyanmış yüzleriyle kırmızı yanak ve dudaklı erkek ve kadınlar görülürdü.Bu dönem resimlerinden ve kayıtlardan bilinmektedir.
Eski dönemlerde gösteri sanatı iyice ortaya çıkmaya başladıkça sahne makyajı ortaya çıkmaya başlar.6.yüzyıl civarında sahne makyajı yapılmaya başlar.Canlandırılan rollere uygun makyajlar yapılır veya maskeler kullanılır.Elektriğin bulunmasıyla sahne makyajı daha da önem kazanır ve yaratıcı hale gelir.
Güzellik ve estetik merakı insanlık tarihi boyunca süregelmiştir. Her kültürde güzellik anlayışı farklı farklı ortaya çıkmıştır.Mısır ‘da gözelere önem verilir ve sürme çekilirken, Barok dönemde yüzler beyaza boyanır ve yanak ve dudaklar öne çıkarılır.Dini törenlerde yüzler tamamen boyanırken sahne makyajı olarak bürünülen karakterin özeliklerini yansıtmak önem kazanır.Yüz boyama dışında kokulu yağlar, peruklar da estetik kaygının yansıması olarak kullanılmış ve yaratılmıştır.Kültürden kültüre değişen makyaj teknikleri, boyaların kullanımı günümüze kadar süregelmiştir.Artık dünyada yüz hatlarını güzelleştirmek için makyaj malzemeleri kullanılmaktadır.Teknikler ve malzemeler çok gelişmiş ve üreticilik önem kazanmıştır.
Makyaj, en genel anlamı ile, yüz ve cildin, güzelleştirme amacı ile çeşitli kozmetik ürünlerle boyanmasıdır. Ancak bunun yanında, sinema ve tiyatroda, artistik efektlerle, vücut ve yüz hatlarının değiştirilerek yeni karakterler oluşturulmasında; cicili bicili masal prenseslerinden korkunç uzay yaratıklarına değişik tiplemeler yaratılmasında, katkısı büyüktür.
Makyajın tarihçesi, kozmetikler gibi çok eskilere dayanır. Milattan 3000 yıl evvel, Mısırlılar dudaklarına ruj, gözlerine boya (kurşun, antimon, bakırtaşı gibi maddeler kullanarak) sürerlerdi. Doğudan baharat ve ipek taşıyan kafilelerle, bu gelenekler, Avrupa'da, önce Grek ve Roma Uygarlıkları'na yayıldı.
1. yüzyılda, Neron ve Poppee; tenlerini üstübeç ve tebeşirle beyazlatırlar, gözlerine sürme çeker, dudaklarına ruj sürerlerdi. Bunların Tüm Avrupa'ya , özellikle kuzey ülkelerine yayılması, Haçlı Seferleri sonrası gerçekleşti. 13. yüzyıldan itibaren, soylular, saç boyası, fondöten ve parfüm kullanmaya başladılar. 16. yüzyılda ise; kadınlar üstübeç ile yüzlerini pudralayıp, bitkisel karışımlarla dudaklarını kırmızıya boyuyorlardı.
17. yüzyıldan itibaren, asillere özgü kullanımından dışarı taşarak, makyaj, tüm sosyal sınıflar arasında yaygınlaşmaya başladı. Modern makyaj ise, asıl " sinema " nın etkisi ile, 1920'lerde popülerleşti. 19. yüzyıla kadar, zararlı kimyasallar ( kurşun gibi ) içerebilen makyaj malzemeleri; günümüzde,son derece ileri tekniklerle laboratuarlarda test edildikten sonra, piyasaya sunulmaktadır. İleri derecede hassas ciltler için, antiallerjik veya organik yapılı bileşiklerin kullanılması, bir taraftan seri üretimlerle maliyetin düşürülmesi sonucunda, tüketici popülasyonu giderek genişlemektedir. Terlemeyi önleyen ve etkin maddesi alüminyum klorür olan terlemeyi baskılayan koku gidericiler de 1890’larda ortaya çıktı.
1940’larda, yarattığı cilt sorunları nedeniyle, alüminyum klorürün yerini, günümüzde de kullanılan alüminyum klorohidrat aldı. Kozmetik endüstrisinin günümüzdeki anlamıyla büyümeye başladığı dönem, 20.yüzyılın başları. 1910’lu yıllarla 50’li yıllar arasında, gazete ve dergilerde çıkan yazılar aracılığıyla, kadınlara, egzersiz, diyet ve kozmetiklerle saç ürünlerinin düzenli kullanımının kendilerini daha çekici yapacağı anlatıldı. Daha önceleri bu tür güzellik yardımcılarının yalnızca ahlaksal değerlere bağlılığı kuşkulu çevrelere özgü olduğu düşünülürdü.
Sinemanın bulunuşu ve renkli film yönteminin geliştirilmesi, kozmetik endüstrisi açısından bir dönüm noktası oldu. İlk kadın sinema oyuncularından Theda Bara’nın beyazperdedeki, Helena Rubinstein kozmetik ürünleriyle süslenmiş görüntüsü sansasyon yaratmıştı.
Rubinstein, rimeli ve renklendirilmiş pudra kavramını geliştirdi. Fransız sahne sanatçılarından etkilenerek gözleri renklerle gölgelendirmeye başladı; dudakları kırmızıya boyayarak belirginleştirdi. Hollywood’da makyaj sanatçısı olan Max Factor ise, o dönemlerde çok çeşitli ürünlerle kozmetik endüstrisine katkıda bulunan bir başka addı. Onun ürünleri, film teknolojisindeki gelişmelerin sonucuydu; çünkü, renkli filmlerde istenen etkilerin yaratılabilmesi için oyunculara farklı makyajlar yapılması gerekiyordu.
Birinci Dünya Savaşı’nın da kozmetiğin yaygınlaşmasında önemli rol oynadığı düşünülüyor. 1910’ların sonunda kadınlar hem toplumsal hem de ekonomik açıdan özgürleştiler. 1920’lerde, sinema sayesinde beyaz ten modası tarih oldu; artık, bronz ten modaydı. İkinci Dünya Savaşı sırasında naylon çorap kıtlığı nedeniyle çıkan “bacak makyajı“ modasının ardından 1950’lerde, bronzlaştırıcı ürünlerin reklamlarında artış oldu. Aynı
yıllarda, televizyonun yaygınlaşmaya başlamasıyla, “Procter&Gamble” gibi sabun firmalarının sponsorluk yaptığı bazı radyo programları da televizyona taşındı. Kozmetik ürünlerinin reklamları yaygınlaştı.
1960’larda, hem takma kirpiklerin hem de “doğal” kozmetik ürünlerinin popülerliğinde artış oldu. Doğal ürünler, havuç suyu ve karpuz özü gibi bitki kökenli karışımlara dayanıyordu. 1970’lerde, ABD’de soyu tükenmekte olan canlıları koruma yasasının yürürlüğe girmesiyle, belli bitkilerin kozmetik üretiminde kullanılması yasaklandı. Sonraki yıllarda, hem teknolojideki ilerlemeye, hem de kozmetik pazarının doymak bilmeyen açlık duygusuna bağlı olarak, çok daha karmaşık ve çeşitli ürünler üretilmeye başlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder