Parlağı, matı, renklisi, şeffafı, simlisi, manyetiği... 1001 çeşidi olan bu sıvının oldukça şaşırtıcı bir geçmişe sahip. Ojenin ortaya çıkışı ile ilgili pek çok rivayet var...
Kral Akhenaton'un eşi Nefertiti'nin el ve ayak tırnaklarını yakut rengine, Kleopatra'nın ise vişne rengine boyadığı bilinmektedir. Oje tarihinin ilk dönemlerinde alt sınıfları temsil eden kadınların yalnızca donuk renkleri kullanabilmelerine izin verilmiştir.
Ojenin Babil'de ortaya çıktığı inancına göre insanlar 4000 yıldır manikür yapmaktadır. Babil’in güneyinde asiller manikür ve pedikür yaparken altın aletler kullanmıştır.
O dönemdeki tırnak boyası, bugünkü hali gibi kalıcı ve yoğun değildi. Babilliler ojeyi sosyal sınıf ayrımı için kullanmışlardır.
Bir rivayete göre de kadınların tırnaklarını boyama adetinin asıl Kökeni Çin’dir. Çin’de kadınların tırnak renkleri, ait olunan sosyal sınıfın bir göstergesiydi. Milattan Önce 600 yıllarında Çin hanedanının tırnak renkleri altuni ve gümüşi renklerdi. Daha sonraları kırmızı ve siyah renkler asaletin sembolü olarak yüzyıllar boyu kullanıldı.Aradan geçen 1000 yıldan sonra M.Ö 3000'de Çinliler ise çiçeklerin taç yapraklarını bal mumu ve yumurta beyazı gibi başka malzemelerle karıştırarak elde etmişlerdir. Çin'de soylular ojelerine elbiselerinden daha çok özen göstermiştir. Özel motifler ve tırnak şekilleri bu zamanda ortaya çıkmıştır.
Gelelim Mısır rivayetine; Parmaklara ve tırnaklara kına sürmek, milattan önce 3.000 yıllarında Mısır’da çok yaygındı. Ojeyi ilk Mısırlılar tırnak rengini toplumsal sınıfları birbirinden ayırmak amacıyla kullanmışlardır. Ojenin Eski Mısır'da ortaya çıktığı inancına göre; Eski Mısır'da Nil'in kıyısındaki bir ağaçtan akan reçineyi, merak ederek eline alan bir erkek çifçinin vesilesi ile gerçekleşen birtakım zincirleme olaylar ile bulunmuştur. Çifçi, eline bulaşan reçine yüzünden elinin kirlendiğini düşünür. Ne kadar su ile yıkasa da reçineyi çıkaramaz. Birkaç gün içinde çapa yaparken ellerinin eskisi kadar yıpranmadığını görür. Tekrar ağaca gider ve reçineyi alıp eline sürer. Bu işlemi reçine elinden çıktıkça tekrarlamaya başlar. Çiftçinin yıpranan ellerinin reçine sayesinde iyileştiğini öğrenince eşi de reçineyi kırılan tırnaklarına sürer. Tırnaklarındaki görüntü onun ve etrafındaki kadınların çok hoşuna gider. Artık reçine, tırnak koruyucu olarak kullanılmaya başlanır. Saray mensuplarının tırnak koruyucusundan haberdar olmasıyla işin rengi değişir. Tırnaklarının görüntüsünü çok beğenen soylular, saraydaki simyacılara tırnak koruyucunun daha kalıcı ve daha güzel olması için çalışmalar yaptırır. Tırnak koruyucu yavaş yavaş ojeye dönüşmeye ve soyluların sembolü haline gelmeye başlar.
New York'lu Helen Neushaefer'ın bulduğu inancı; ojeyi oje haline getiren Helen Neushaefer adında New York'lu bir ev hanımıdır. Bir akşam gelecek olan misafirleri için denize midye toplamaya giden Neushaefer, tırnaklarının çizilmesi ve sararması üzerine eskiden beri var olan tırnak cilasını kullanmış ancak bu yöntem ile tırnaklarında istediği görünümü elde edemeyince boya yapıcısı olan eşinin boyalarından birini sürmeyi aklından geçirmiş ve atölyesine girmiştir.
Birçok farklı rengin arasından kırmızı olanı seçip ince bir fırça ile tırnaklarına sürmüştür. Akşam olup da misafirleri geldiğinde Helen'in tırnakları bütün kadınların hayranlığını toplamıştır. Misafirler Helen'in bunu akıl edebilmesini taktir etmiş ve onlar da bu tırnaklara sahip olmayı istemiştir. Girişimci bir zekaya sahip olan Helen Neushaefer ertesi sabah eşinden eski formül ile boyaları birleştirmesini istemiş ve bugün kozmetik sektörünün temel taşlarından biri olan ojeyi icat etmiştir.
Birçok farklı rengin arasından kırmızı olanı seçip ince bir fırça ile tırnaklarına sürmüştür. Akşam olup da misafirleri geldiğinde Helen'in tırnakları bütün kadınların hayranlığını toplamıştır. Misafirler Helen'in bunu akıl edebilmesini taktir etmiş ve onlar da bu tırnaklara sahip olmayı istemiştir. Girişimci bir zekaya sahip olan Helen Neushaefer ertesi sabah eşinden eski formül ile boyaları birleştirmesini istemiş ve bugün kozmetik sektörünün temel taşlarından biri olan ojeyi icat etmiştir.
İngiliz Alish Ojex' in bulduğu inancı; Bayan Ojex aslında pasaklı, hiç temiz olmayan, hijyeni önemsemeyen bir kadındır. Ojeyi icat etmesinin başlıca nedeni ise budur. Tırnaklarının arasına dolan pislikleri kapatmak için bir çözüm aramıştır. İlk öncelerde toz boyaları kullanarak tırnaklarının üstünü boyamış, fakat istediği sonucu elde edememiştir. Elleri suya değdiğinde boyalar akıp gittiği için pastel boyaları denemiştir. Bu boyalardan da istediği sonucu elde edemeyince uzun süre kalıcı olan bir çözüm bulması gerektiğini düşünmüş ve dağlardan topladığı zıkkım kökü, menengeç ağacı yaprakları ve biraz da tinere benzeyen bir madde ile bir karışım hazırlayıp tırnaklarına sürmüştür. Hazırladığı karışımın uzun süreli ve kalıcı olması üzerine “Hoşuma gitti bu. En azından tırnaklarımın arasında pislikler görünmüyor. Mutluyum artık” diyerek insanlara ojeyi tanıtmıştır.
MANİKÜR İLK NEREDE KULLANILDI?
Manikürü tarihi 5000 yıl öncesine dayanıyor. Hindistan’da, kına manikürden sonra süsleme amacı için kullanılmıştır. Fransız manikürü tırnak kenarlarındaki etleri tırnak diplerine itmek sureti ile yapılmaktadır. Bu işlem için doğal çivi benzeri şekilde tasarlanmış tahta çubuklar manikür yaparken alet olarak kullanılmıştır. Fransız manikürü 18.yüzyılda Paris kökenli olabilir fakat en popüler olduğu zamanlar 1920′ler ve 1930′larda idi.
...TIRNAKLARDA MODA...
1930'larda Fransız Manikürü (French Manikür) modası
1950 Juliette Manikür modası
1970'lerde takma tırnak modası
1976'larda kare tırnak modası
1980'lerde "nail art" modası
1992'li yıllarda Cuban (Gatsby) modası
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder