5 Temmuz 2015 Pazar

Mis Kokulu Dekoratif Sabunlar...

Sabun kadar yaygın ya da kullanışlı olan çok az ürün vardır. Bebeklikten yaşlılığa kadar günlük yaşamımızın bir parçasıdır. İlk kez üretildiği zamandan bu yana sabun, giderek lüks olmaktan çıkıp günlük bir ihtiyaca dönüşmüştür... 


Efsane… 

Eski Roma’da hayvanların kurban edildiği SAPO Dağı’nda biriken hayvan kül ve yağları, yağan yağmurla Tiber nehri’ne karışır. Tiber Nehri’nin sularına karışan yağ, killi çamur ve küller köpüklü bir karışım oluştururlar. Bu karışım, bugün kullandığımız sabunun ilk doğal şeklidir ve “SABUN” Tiber Nehrinde adını bulur. 


Gerçek… 

İlk sabunun Romalılar tarafından bulunduğuna dair efsanenin aksine, ilk sabun türü M.Ö. 3000 yıllarında kullanılmaya başlanmış ve sabun tarifleri M.Ö. 2500 yılına ait Sümer Yazıtlarında ortaya çıkmıştır. Bu tariflerde; su içine katılan odun külünün kaynatılması ve bu sırada içine yağ karıştırılarak yavaş yavaş eritilmesi ile bir tür sabun elde edildiği anlatılmaktadır. Ancak elde ettikleri maddenin sabun olarak tanımlanması veya bilinmesi ancak Romalılar döneminde mümkün olmuştur. Bu da, M.Ö. 1000 yıllarına karşılık gelmektedir. Pompei’nin kalıntıları arasında bulunan bir sabun imalathanesi ve kalıp sabunlar, sabunun Romalılara atfedilmesinin en büyük sebeplerinden biridir. Burada, tabii ki banyo kültürünün Romalılarda başlamış olması ve ilk Roma hamamının M.Ö. 312 yılında inşa edilmesi de diğer etkenlerden birkaçı. Ancak sabunun kişisel temizlik için kullanımına M.S. 200 yıllarından itibaren rastlanmaktadır. Sabun, sabun olmadan önce, süt, kum, bazı yağlar ve çeşitli bitki yaprakları temizlik amacıyla kullanılmaktaydı. Hipokrat gibi döneminin önemli hekimlerinden biri olarak gösterilen Galen (M.S.130-200) sabunu ilk olarak temizlik ve tedavi maksatlarıyla kullanım aracı olarak tanımladı. 


Roma İmparatorluğunun yıkılması ve karanlık çağın başlamasıyla, insan vücuduyla ilgili her madde gibii, sabun kullanımı da şeytan işi olarak tanımlandı. Karanlık çağ sonunda kişisel temizliğe yönelik sabun kullanımı unutulmuştu. Unutulan sabun ile birlikte hastalıklar, salgınlar ve ölüm bütün Avrupa’yı sardı. Sabunun tekrar kullanımı 8nci yüzyılda İtalya ve İspanya, ardından 13ncü yüzyılda Fransa ve sonrasında İngiltere’de ortaya çıktı. M.S. 1500 yıllarına gelindiğinde Avrupa’da pek çok yerde sabun üretilmekteydi. Sabunun banyo için kullanımı ve üretimi Avrupa’da 18. Yüzyıl, Amerika’da ise 19. Yüzyılda ortaya çıkmıştır. 


Osmanlı'da Sabun... 

Sabun, Osmanlı Devleti'nde 'sabunhane' denilen ve şahıslara ait olan imalathanelerde geleneksel yöntemlerle üretiliyordu. Sabunun hammaddesi zeytinyağı ve içyağıydı. Ekonomik değeri olan ve tercih edilen sabunlar zeytinyağından imal edilenlerdi. Osmanlı İmparatorluğu'nda sabun üretimi yapılan yerlerin başında Zeytin yağının bol olduğu yerler olan Batı Anadolu ve Adalar, Şam, Halep ve Namlus geliyordu. O dönemde en fazla sabun üreten merkezler ise Midilli ve Girit Adaları, Ayvalık, Edremit, Kemer Edremit, İzmir, Kızılcatuzla, Yunda Acası ve Urla'ydı.



Buralarda imal edilen sabunun büyük bir bölümü, saray, ordu ve İstanbul halkının ihtiyacını karşılamak üzere ‘Dersaadet tahsisatı' olarak ayrılırdı. Osmanlı Devleti'nde en kaliteli ve en çok aranan sabunlar Girit Adası, özellikle de Kandiye'de yapılanlardı. Kandiye sabunları temizlik ve iyi pişmiş olmaları ile nam salmıştı. Bu özelliklerinden dolayı Midilli ve Edremit sabunlarının üzerine ‘Girit Sabunu' damgası vurularak taklit edilmiş ve bu durum Giritli sabuncuların şikayetine sebep oldu. Hanya, Kandiye, Resmo başta olmak üzere Girit'te elde edilen zeytinyağının önemli miktarı sabun üretiminde kullanılmaktaydı.


18. yüzyılın ilk yıllarında Girit'te sabunhane sayısı birkaç tane iken, yüzyıl ortalarına doğru on misliden fazla arttı ve adadaki sabunhanelerin adedi daha sonra 45′e ulaştı. Lübnan'daki Trablusşam kenti ve çevresi de zeytinyağının bolca bulunduğu ve sabun üretiminin de o nispette fazla olduğu bir bölgeydi. Özellikle Nablus, Kudüs, Rakka ve Şam sabunculuğunun çok geliştiği ve sabun ihraç eden şehirlerdi. Buralarda sabunun geçmişi 14. yüzyılın ortalarına kadar gidiyordu.


Anadolu'nun ve Mısır'ın sabun ihtiyacı da büyük ölçüde bu bölgelerden karşılanmaktaydı. Sabunu çok meşhur olan ve sabun ihraç eden Halep'te 19. yüzyıl sonlarında 12 sabunhane mevcuttu. Halep ve civarında imal edilen sabunlar yerel ihtiyacı karşılamaları dışında, Avrupalı ticaret şirketleri ve büyük tüccarlar tarafından Suriye dışına ihraç ediliyordu. Edirne ve Kudüs'te imal edilen ‘misk sabunu' ise Osmanlı sarayına, sultanlara ve devlet ricaline sunulan değerli hediyeler arasındaydı. 


Günümüzde tüketicinin talepleri dikkate alınarak meyve kokulu ve bitki özlü sabunlar üretiliyor. Böylece sabun daha “doğal” ve daha canlandırıcı bir ürün haline geliyor. Kimya alanındaki gelişmeler ve fabrikasyon sürecinde sabun imalatında çok yol kat edilmiş olmasına rağmen temelde sabun tarifi pek fazla değişiklik göstermemiştir.

Daha fazla sabun görseli için kadinografi facebook sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Mis kokulu ortamlarda kalmanız dileğiyle ve başka postlarda görüşmek üzere  hoşçakalın :)))





















































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder