12 Ağustos 2015 Çarşamba

Saç Boyama Post Serisi - Varan 1 :)))

Fiziksel güzellik kişilerin kendilerine duydukları öz güvenin önemli parçalarından biridir. Fiziksel görünümün en önemli parçalarından biri saçtır. Güzelleşmenin önemli unsurlarından biri olan saç gür ve biçimli olunca daha sağlıklı ve daha güzel göründüğümüz bir gerçektir. Bu sebeple saçın bakım&güzelliği ile ilgili uygulamalar asırlardır var olduğu gibi asırlar boyunca da var olacak ve modası hiç geçmeyecek bir uygulama gibi görünüyor. Saç renginin güzel olması saç bakım&güzellik unsurunun önemli bir gereksinimidir. Bu gereksinim beraberinde saç renginin değiştirilmesine sebep olmuştur. 


Saç Boyasının Tarihçesi 

Tarih boyunca insanlar saçlarını renklendirdi ve iyi bir saç boyası için talep hiç azalmadı. Gelelim saç boyası hakkındaki detaylı bilgilere; Çağlardan beri insanlar, beyazlayan saçlarını gizlemeye çalışmışlar ve bu görüntüyü kapatma ihtiyacı duymuşlardır. Eski Mısırlılar ve Antik Yunanlılar zamanında insanların saç kestirip biçimlendirme ve peruk kullanmaları gibi gelenekleri de vardı. 


Ve daha sonraları saçın bakım&güzellik gereksimi nedeniyle insanlar bitki ve minerallerden çıkardıkları özleri kullanarak saç boyamayı keşfettiler. Doğal etmenlerin bazıları renk maddeleri içerirken (kına, ceviz kabuğu gibi) bazıları da ağartıcı maddeler içeriyordu. Bir süre sonra keşfedildi ki bu doğal etmenler saçın rengini değiştiren reaksiyonlara neden oluyor. Bunun yanı sıra maalesef daha sonra fark edildi ki bazı insanlar da bu maddelere karşı hassastı. 


Geçtiğimiz yüzyılda, saç boyamada kullanılan ilk boya maddesi kurşun sülfat olmuştur. Sirkenin içine batırılan kurşun, tarakla saçlar tarandığı zaman bu iki maddenin birleşimiyle meydana gelen tuz tabakası, saçları az çok belirli şekilde renklendirmekteydi. Daha sonra gümüş nitrat, amonyum sülfat tesiriyle saçlar boyanmaktaydı. Sonraları kına ve madeni tuzlarla yapılan boyaların denemesi yapıldı. Fakat zaman geçtikçe bu uygulamanın da başarılı olmadığı görüldü. 1860 yılında, Hoffman adında bir kimyager tarafından "Parafelinen Diyatnin" (PPD) isminde saça renk verici bir madde bulmuştu. Sentetik boya oluşturulmasında kullanımı keşfedilen bu madde 1883 yılına kadar saç boyamada kullanılmıştır. Bu konudaki araştırmalar bir yandan devam ederken 1900 yılların başında Avrupa'da kuaförlerin kullandıkları saç boyaları "metal" boyalardı. Ve daha sonra hidrojen peroksitin saç ağartmada diğer kimyasallara göre daha yumuşak ve güvenli olduğu bulundu. 



Bu iki keşif “Aureole” olarak bilinen ve ilk ticari saç boyasını yapan Fransız kimyager Eugene Schueller için temel yol oldu. Ürün daha sonraları “L’Oreal” adını aldı. (Saç boyasını 1907’ de L’oréal firmasının kurucusu Eugene Schueller geliştirdi. Ve Schueller, sentetik saç boyasını bulduğu için mucitler arasındaki yerini aldı.) 1932’de saçın içine işlenen saç boyasını yaratan kimyacı Lawrence Gelb tarafından boya rafine edildi. “Clairol” adında bir şirketi vardı. Sonra, 1950’de saçı ağartmadan parlaklık veren boyama ürününü ilk ve tek adımda tanıttı. Bu saç boyası modern çağda büyük bir hit oldu ve evde saç boyama olanağı getirdi.


1950'li yıllara kadar Türkiye'de saç boyası olarak metal ve taş boyalar ile kına, rastık gibi nebati maddeler saç boyamada kullanılırdı. Avrupa'da geliştirilip kullanılmakta olan saç boyaları 1950'den sonra patenti alınarak Türkiye'de de imal edilip kullanılmaya başlanmıştır. 



Bugün artık saç kozmetik ürünleri alanında yapılan araştırmalar, gelişen bilim ve teknolojik yeniliklerle kurulan büyük tesislerde, saç boyaları ve diğer kozmetik ürünler imal edilmekte ve hemen hepsi de Türkiye'de kuaförlerin hizmetine sunulmaktadır. 




Ve günümüzde saç boyası konusunda çok daha fazla saç rengi seçeneğine sahibiz. Artık birçok marka bizlere oldukça fazla ürün çeşidi sunmakta. Ve bugünlerde tamda bu nedenle saç rengimizi değiştirmek konusunda seçim yapmakta oldukça zorlanıyoruz :)))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder